Hafta sonu Bosna Hersek‘teydim. Bilenler bilir. Bosna’yı yıllardar takip ederim. Dostlarım vardır. Sevdiklerim vardır. Sevdiğim bir memlekettir.
Zaten Türkiye’de de Bosna Hersek’i sevmeyen pek azdır!
Bosna’yı en son iki ay kadar önce Tuzla’da başlayan sonra Başkent Saraybosna‘ya sıçrayan “Ateşli” eylemlerle hatırladı Türkiye kamuoyu.
Ve tam da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Saraybosna ziyareti sırasında Taraf gazetesinin “maksatlı” Ziraat Bankası Bosna kredileri haberleriyle gündem oldu.
Neyse..!
Hem ateşli “işsizlik” eylemleri hem Ziraat Bankası’nı karalamaya yönelik ve Türkiye’nin milli çıkarlarını zedeleyen Taraf haberleri konusunda uzun uzun yazıldı çizildi.
Ben size hafta sonu Bosna’daki izlenimlerimin “ekonomik” ve biraz da sosyal yönlerinden bahsetmek istiyorum…
Ve akabeninde “Bosna’ya ne gerek?” sorusuna cevap bulmaya çalışmakla iktifa edeceğim.
Savaş sonrası Bosna’nın en büyük sorunu, işsizlik ve istihdam.
Elbette bunun nedeni siyasal istikrarın bir türlü tam olarak oturtulamaması.
Dayton anlaşmasını “savaşı bitiren” bir barış antlaşması olarak değil de Bosna-Hersek‘in kurucu anayasası olarak görme eğilimi aslında bütün sorunların temelini oluşturuyor.
Bu garip anlaşma nedeniyle Bosna’ya bir türlü istikrar gelmiyor. Karma karışık bir siyasal yönetim ve olağan üstü büyük rakamlarla; yüzde 50’lilere ulaşan işsizlik rakamlarıyla mücadele ediyor Bosna.
Böyle bir ülkeden söz ediyoruz.
Lakin böyle bir ülkede Türkiye’den buraya gelip iş kuran, çalışan, okuyan ve vakıf çalışmalarında bulunan bir Türk lobisinden sözetmek gerekir.
Bu lobinin olağan üstü gayretli insanları var.
Neredeyse hayatlarını Bosna’ya vakfetmiş insanlar bunlar.
Onların olağan üstü gayretleri, Türkiye’nin bazen yanlış enformasyonlar nedeniyle yaptığı hataları dahi örtecek türden.
Neyse bunu da geçelim.
İşsizliğin bu kadar büyük rakamlara ulaştığı bir ülkede, siyasal istikrarın olmadığı bir ülkede sakin ve “ihtirassız” bir yaşam devam ediyor.
20 yıl önce yaşanmış sava ve son yüzyılın en büyük katliamlarına sahne olmuş bir coğrafyanın insanlarından bahsediyoruz.
Ve bu insanlar, Avrupa’nın orta yerinde Müslüman kimlikleriyle var olabilme iradesi gösteriyor.
İşte böyle bir ülkenin kaderinde söz sahibi olan Türklerden sözediyoruz.
Bir Ziraat Bankası Bosna’nın Genel Müdürü Ali Rıza beyden…
Bir Anadolu Ajansı Balkan’ın Bölge Müdürü Ömer Çetres’ten…
Okumak için buralara gelip de dişiyle tırnağıyla hatta bütün varlığıyla kendini Bosna’ya feda etmiş Bal Tur’un genç sahibi Abdulhamit’ten…
Bütün sosyal projelere destek olmak için gecesini gündüzüne kadan TİKA Bosna Koordinatörü Zülküf Oruç’tan…
Söz ediyorum örneğin..!
Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nden…
Üniversitenin öğrencilerinden…
Elbette Türk Hava Yolları’nın Bosna Müdürü Salih Kansu’dan sözediyorum…
Başçarşı’yının sokaklarında, Gazi Hüsrev Begova Camii’nde Boşnaklarla birlikte saf tutan Türkiyelilerden bahsediyorum..!
Diyeceğim o ki, onca koordinasyonsuzluklara rağmen buraların kaderinde var olanların tümünden bahsediyorum.
Buraya kadar bahsettiklerim biraz da bizim duygularımızla ilgili.
Bosna sevgimizle belki..!
Bir de madalyonun öbür yüzü var.
Burada serin kanlıca düşünmek gerek.
Bu nedenle “Bosna’ya ne gerek?” sorusunun cevabını serin kanlıca bulmak gerek.
Bana göre, Bosna’ya yatırım yapacak işadamlarının şu konulara eğilmesinde fayda var.
1- Bosna bakir topraklara sahip. Bu nedenle tarım ve hayvancılığa son derece elverişli. Sebze ve meyva üretimine uygun araziler… Büyük ve küçük baş hayvancılık için her türlü alt yapı var. Seracılık için uygun iklim şartları var.
2- Tekstil için hem ucuz iş gücü hem işletme maliyetleri konusunda oldukça elverişli.
3- Hidroelektrik sanralları kurmak için olağanüstü zengin akarsu kaynakları var.
4- Turizm için Bosna bir cennet. Doğal güzelliklerini saymakla bitiremeyeceğiniz bir ülke burası.
Özellikle Türk ve Arap turistler için hizmet sektörü yatırıma çok uygun.
Yatırım yapılacak sektörlerin sayısını artırabiliriz.
Lakin burada daha da önemli olan konu, yatırımcıların önünün açılıp açılamayacağı sorusu. Bu sorunun da cevabı var.
Ziraat Bankası son 2 yılda burada hızla büyüyor. 17 banka arasında 9 sıraya yükselen banka, geçtiğimiz yıl karlılıkta 1’nci olmuş.
Bu örneği şunun için verdim.
Bosna’ya yatırım yapacaklar artık bürokratik engelleri daha kolay aşıyor. Ve aşılan engellerle birlikte Türk firmaları ekonomideki paylarını artırıyor.
Bosna’nın geleceğinde Türkiye’nin söz sahibi olması kadar doğal bir şey olamaz.
Çünkü savaş ve sonrasında Bosna-Hersek’in en yakın dostu Türkiye idi.
Lakin Türkiye’nin buradaki siyasal ve toplumsal atmosferi iyi okuyup okuyamadığı konusunda endişelerim var.
Belki bu endişeleri de başka bir yazı konusu yaparız.
Şimdilik bu kadar.
Kalın sağlıcakla.
Kaynak: www.haber7.com, Hasan Öztürk
21 Nisan 2014
Yorumlar
“Bosna’ya ne gerek” için bir yanıt
Bosna’ya ne gerek http://t.co/6B2RSYCWGB #BosnaHersek #Yatırım http://t.co/no6UEChsLR