İki ayrı gün gittiğimiz “Vezirler Şehri Travnik”te Bosna’nın meşhur değişken havasını tanıdık. Günlük güneşlik Travnik 2 gün sonra karlar altındaydı.
Geçen haftaki yazımda Bosna Hersek’in Vişegrad kentinde bulunan ünlü “Drina Köprüsü”nü yazmıştım. Bu köprü etrafında gelişen olayları kaleme aldığı romanı ile 1961’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan büyük Yugoslav yazar İvo Andriç’ten de kısaca bahsetmiştim.
Yugoslavya’nın en ünlü sanatçılarından olan Sırp yazar, Yugoslav birliğine inanıyordu. Gittiği her yerde yüzlerce kişi tarafından karşılanıyor ve birliğin öneminden bahsediyordu. Romanlarında çoğunlukla bu birliğin nasıl oluştuğunu anlatan konulara yer veriyordu. Drina Köprüsü; Sokullu Mehmet Paşa’nın (Bosna’da Sokoloviç Mehmet Paşa diye tanınıyor) hayat hikâyesinden başlayan ve tüm ülkenin tarihini anlatan bir eser. Yazarın bir diğer önemli eseri de Bosna’nın sancak kenti (başkenti diyebiliriz) Travnik’i anlattığı “Travnik Günlüğü”. Bu eserde de yazar, Travnik’i yöneten Osmanlı paşaları ile Avusturya-Macaristan ve Fransız sefirleri arasındaki çekişmeyi anlatır. Bu çekişme aslında o dönemki büyük devletlerin Bosna’yı paylaşma çabasıydı. Ama İvo Andriç’in “Travnik Günlüğü”nde beni en çok etkileyen taraf, yalın ve samimi bir dille 19. yüzyıl Travnik yaşamından kesitler sunmasıydı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun gözbebeği her zaman Bosna olmuştu. İmparatorluğun batıya en yakın sancağı (eyaleti) olan Bosna, bir anlamda Osmanlı’nın batıya gösterdiği yüzü olmuştu. Bu sebeple İstanbul haricinde en büyük yatırımlar her zaman Bosna’ya yapıldı. Köprüler, camiler, kaleler… Hepsi birbirinden gösterişli ve ihtişamlı eserlerdi. Bu sebeple Bosna’da birçok şehir hâlâ Osmanlı şehirleri olarak yaşarlar. Bunlardan biri de ‘Vezirler Şehri Travnik’…
Travnik, Osmanlı’nın batıya en yakın büyük şehriydi. Saraybosna, Avusturyalıların saldırısıyla yerle bir olunca, 1686 ile 1851 yılları arasında tam 165 yıl Bosna eyaletinin ‘’Sancak Merkezi’’ yani başkenti Travnik oldu. Osmanlı’nın en önem verdiği eyaleti ise çok üst düzeydeki vezirler yönetiyordu. Gelecekte devletin en üst yönetici basamaklarına tırmanacak vezirler sayesinde, Travnik “vezirler kenti” olarak anıldı. Şehirde tam 77 vezir görev yaptı.
Travnik, şu anda da Avrupa’da yaşayan en Osmanlı kenti. 60 bin kişilik şehirde tam 17 cami var. Osmanlı Kalesi, medreseleri, çeşmeleri, saat kulesi, köprüleri, kahvehaneleri, köftecileri, börekçileriyle sanki zamanın 19. yy. Osmanlı İmparatorluğu döneminde durduğu bir yer.
Şehre girer girmez gözünüze ilk çarpan şey; dik bir yamaçta, şehre kuşbakışı bakan Travnik Kalesi, 14. yüzyıl sonunda Bosna Kralı II. Tvrtko tarafından yaptırılmış. 1463’te Fatih Sultan Mehmet tarafından alınan Travnik Kalesi’nin tek bir girişi var. O da kalenin etrafını saran hendeğin üzerinden geçen dar ve uzun bir köprü. Sadece köprünün başında durarak bile zapt edilmesinin ne kadar zor olduğunu hayal edebilirsiniz. Kale öylesine sarp bir kaya üzerine yapılmış ki ancak dağcılardan oluşan bir birlik ele geçirebilir. Ya da Fatih Sultan Mehmet korkusu! Elbette ikincisi olmuş. Kale Osmanlıların eline geçtikten sonra komple yenilenmiş ve tam bir Osmanlı kalesi hüviyetine kavuşmuş.
Beşgen yapılı kalede bugün artık Travnik Müzesi olarak kullanılan yüksek bir kule ve bir cami bulunuyor. Daha doğrusu cami kalıntısı! Çünkü 20. yy’ın hemen başında geçirdiği büyük yangında, cami hasar görmüş ve günümüzde yalnızca minaresi ve kalıntıları kalmış. Kale içinde dolaşarak tüm Travnik’i kuşbakışı izlemeniz ve saatlerce vakit geçirmeniz mümkün. Özellikle fotoğraf çekmeyi sevenler için muhteşem bir kale. Aman dikkatli olun! Güvenlik önlemleri çok fazla değil, kale dik ve yüksek merdivenlerle çevrili…
Travnik’in kahramanı Defterdar Abdullah Paşa
Kalenin hemen yanında Travniklilerin en sevdiği hikâyenin kahramanı yatıyor. Osmanlılar bir anlaşmayla Travnik çevresindeki bazı toprakları Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na bırakır. Fakat Travnik yöneticisi Defterdar Abdullah Paşa bunu kabul etmez ve vatan toprağının ancak savaşla kaybedileceğini söyler. Sonra ne mi olur? Travnik ahalisi, Abdullah Paşa’nın aynı gece ajanlar tarafından zehirlenerek öldürüldüğüne inanıyor. Kaynaklarda böyle bir bilgi olmasa da bu halk arasında bir söylence olmuş ve hikâyeyi duyanlar da vatansever valinin türbesine dua etmeye gidiyor.
Bu Osmanlı şehri Bosna Savaşı’nda en büyük hedeflerden biriydi. Özellikle de camileri. Türkiye’nin yardımıyla savaşın izleri silinse de eskiden Boşnaklarla iç içe yaşayan Hırvat, Sırp, Yahudi halktan eser kalmamış. Fakat Sırp yazar İvo Andriç’in evi en az Osmanlı eserleri kadar şehrin gururu. Tüm halk bu büyük yazarla övünüyor. Küçük ve sevimli bir müze olan İvo Andriç Evi, Travnik’e gelenlerin uğraması gereken yerlerden biri.
Travnik hakkında yazan bir diğer önemli şahsiyet de Evliya Çelebi. Defalarca geldiği Travnik hakkında ayrıntılı bilgiler veren Evliya Çelebi, bölgede üretilen ve yarım kilo gelen ‘yerbasmaz armudu’ndan da bahsediyor. Eylülde toplanan bu armuttan yapılan tatlı turşunun tadına doyulmazmış.
Bir yanıt yazın